Ulucanlar Cezaevi Müzesi – Ankara – Deniz Mert İÇÖZ
Bir gün cezaevine yolunuz düşerse.
Tozlu duvarlara elinizi sürüp.
Rutubet kokusunu soluduktan sonra..
Fareler ekmeğinize ortak olduğunda..
Özgürlüğü özlemek için;
Saatiniz işlese, Zaman dursa..
Durup düşünmek için çok az bir vatkiniz olsa..
Sizce özgürlük hayatımızın ne kadarı?
Ne dersiniz?
Aşağıdaki yazı ve fotoğraflar mahkumiyete gider…!!
81 yıllık geçmişi ile Ulucanlar Cezaevi müze oldu
Ulucanlar Cezaevi’nin yapılış tarihi, cumhuriyetin ilk yıllarına dayanıyor. 1925 yılında inşa edilen cezaevinin geçmişi, Türk siyasi hayatından kesitler sunuyor adeta.
Ulucanlar Cezaevi sadece infazların değil, tanınmış mahkumları ile de tarihe ismini yazdırdı. Çok gazeteci girdi kapısından, çok şair… Bir çok yazarın, politikacının hatta sinemacının yolu geçti Ulucanlar’dan.
Farklı suçlardan pek çok mahkumun kaldığı Ulucanlar Cezaevi, Altındağ Belediyesi tarafından restore edildikten sonra müze olarak kapılarını Temmuz 2011 tarihinden itibaren ziyaretçilerine açtı.
Açık kaldığı 81 yıl boyunca adı infazlarla, işkenceyle, acıyla anılan Ulucanlar Cezaevi, tüm bu gerçekleri ile bugün bambaşka bir görev üstleniyor. Yok saymak için değil, ders çıkarmak için, unutturmak için değil tekrar umut edebilmek için ağırlıyor ziyaretçilerini… Birkaç yıl öncesine kadar sadece mahkumların girdiği Ulucanlar Cezaevi, tüm geçmişi ile artık yeni ziyaretçilerini misafir ediyor.
Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdiklerini ifade eden Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki, “Ulucanlar Cezaevi Ankara için önemli bir simge. Burasının yıkılmasına izin veremezdik. Ankara’nın kültür ve turizm hayatına önemli bir eser kazandırdığımızı düşünüyorum” diyerek projeye verdiği önemi gözler önüne seriyor.
Ulucanlar Cezaevi üstlendiği yeni misyon ile birlikte özgünlüğünü de ziyaretçilerine fazlası ile hissettiriyor. Hangi köşesine giderseniz gidin, Ulucanlar Cezaevinde ziyaretçileri farklı bir anı, farklı bir hikaye, 81 yıllık bir tarih karşılıyor. Bütün yaşanmışlıkları ile birlikte şimdi bambaşka bir yüzle ziyaretçilerini ağırlayan Ulucanlar Cezaevi, bizleri Türkiye’nin yakın tarihi ile birlikte kendi içsel yolculuğumuza da çıkarıyor.
Ulucanlar cad. Eski Ulucanlar Cezaevi Ulucanlar/ Altındağ / ANKARA
Pazartesi günü hariç
Hafta içi sabah saat: 10:00 – 16:00
Hafta sonu sabah saat: 10:00 – 17:00 saatleri arası açıktır.
Cezaevinde mahkumlar arasında Hilton olarak adlandırılan 9. ve 10. koğuşlar, ilk kez 1957 yılında dönemin milletvekili sayın Osman Bölükbaşı’nın tevkifi üzerine özel olarak yaptırılmıştır. Ankara manzaralı Hilton daha sonraki yıllarda dönemin Başbakanı sayın Bülent Ecevit’in tutukluluk sürecine tanıklık ettiği gibi daha birçok önemli gazeteci ve yazarın yolu da Ulucanlar’dan geçmiştir.
Maalesef buradaki duvar yazıları mahkumlar tarafından değil, özgürlüğün değerini bilmeyen saygısız ruh hastaları tarafından yazılmıştır.
Aşağıdaki fotoğraflar, hücre içinin çok karanlık olması nedeniyle Sony SLT lerde bulunan bir özellik olan Elde Alacakaranlık Modu ile çekilmiştir. Uzun pozlama için hem tripodun olmayışı, olsa bile tripodu yerleştirecek yerin olmayışı bu modun ne kadar kullanışlı olduğunu göstermektedir.
Ayaktakiler: Schumaher, Taygun, Nezihi, Hasan, Oğuz, Turan
Oturanlar: Rıdvan, Müjdat, K.Şenol, Hakan, Aykut
Buradaki yazılar mahkumlar tarafından yazılmış yazılar, bugüne kadar korunmuş.
Tuvaletler ve mutfak aynı yerde, karşılıklı.
Necdet ADALI (1958-1980)
Ankara’da Yıldırım Beyazıt Lisesi’nde öğrenciyken Ankara İsmetpaşa’da bir kahvehanenin taranması olayıyla ilgil olarak tutuklandı ve yargılandı. Ulucanlar Cezaevi’nin 9.Koğuşunda tutuklu bulundu. Bu sırada gerçekleştirilen bir firar eylemine “nasıl olsa suçsuzluğunun anlaşılacağını” ilere sürerek katılmadı. 12 Eylül rejiminin 8 Ekim 1980 tarihinde Ulucanlar Cezaevi’nde idam ettiği ilk kişidir.
Şair Nevzat Çelik’in yazdığı ve daha sonra Ahmet Kaya tarafından bestelenen “Şafak Türküsü” şiiri onun için yazıldı. Necde idam edildiğinde 22 yaşındaydı.
Erdal EREN (1964-1980)
Erdal, Sinan Suner’in öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat 1980 günü düzenlenen gösteride gözaltına alınanlar arasındaydı. Gösteri sırasında çıkan çatışmada er Zekeriye Önge’nin öldürüldüğü iddasıyla tutuklanan Erdal, yargılanarak 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkum edildi. Gazetelere yaşı büyültülerek idam edilen isim olarak geçti. Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan karar, 12 Aralık 1980’de Ulucanlar Cezaevi’nin avlusunda infaz edildi. Yaşı büyültülerek infaz edilen Erdal, idam edildiğinde 16 yaşındaydı.
Disiplin Hücresi (Zindan)
Toplum içerisinde yüz kızartıcı (tecavüz, cinayet, taciz) gibi suçlardan veya koğuşlarda sıkıntı yaratıp uyarı cezası aldığı halde aynı davranışlara devam eden hükümlülerin gönderildiği çok karanlık, soğuk ve sıkıntı veren, tek kişilik küçük odalardır.
Açık hava berberi.
Kişisel eşyalar ayrı bir koğuşta sergilenmekte. Samsun – Birinci – Ulus ve Yeni Harman sigaraları.
Mavi bir duman, sigaramdan ciğerlerime uzanan.
Ve zindan kokusu, her öksürdüğüm zaman.
İnfaz esnasında idamlıkların boynuna asılan yaftalar.
Hüseyin İNAN – Deniz GEZMİŞ – Yusuf ARSLAN
Çamaşır yıkama makinesi.
Mahkumların aileleri ile kapalı görüş yaptıkları oda.
YORUMSUZ
Yazan ve fotoğraflayan. Deniz Mert İÇÖZ
Sony SLT A55 + SAL 16-105