Midilli (Lesvos) Adası – Deniz Mert İÇÖZ
Ne zamandır eşimle aklımızda olan Yunan adalarına gezi planını nihayet bu sene gerçekleştirebildik. Yazının tek eksiği fotoğraf sayısının azlığı olacak, acemilikten ve 4.5 yaşındaki oldukça yaramaz oğlumdan dolayı pek fazla fotoğraf çekme şansım olmadı, özellikle yemek bölümünü diğer çekilmiş fotoğraflar ile takviye edeceğim.
Midilli Adası Yunanca Λέσβος okunuş olarak Lesvos şeklindedir.
Ünlü Yunan şairleri Alcaeus ve Sappho‘nun memleketidir. Eşcinsel kadın şair Sappho’ya atfen, Lésvoslu anlamına gelen lezbiyensözcüğü 1800’lü yıllardan itibaren kadın eşcinsel anlamında kullanılır olmuştur.1467 yılında Barbaros Hayrettin Paşa bu adada doğmuştur.
Başkenti Mytilene dir ki gezimize buradan başlıyoruz. Ege Denizinin kuzeydoğusunda bulunan en büyük üçüncü adadır. Coğrafyası oldukça dağlıktır. Muhteşem 2 adet Yera (Geras) ve Kalonya (Kallonis) körfezleri ile çok sayıda koylara ve burunlara sahiptir.
Midilliye feribotlar Balıkesir – Ayvalıktan her sabah saat 09:00 da hareket etmekte. Tatile Çanakkalede başladığım için biletlerimi Çanakkale meydanda bulunan Lutars Travel’dan aldım.
Kemalpaşa Mahallesi Kemalyeri Sokak
Meydan Apartmanı No: 4/5
17100 Çanakkale
Telefon: 0286 2140400 – 02862123313
Cep tlf: 0541-7780071
Fiyatlar hakkında biraz bilgi vereyim isterseniz. Gidiş – dönüş feribot ücreti kişi başı 30€ eğer arabanız ile geçmek isterseniz 70€ + her yolcu için 30€ . 6 yaşından küçük çocuklar için ücret alınmıyor. Tabi araba ile geçmek için Avrupada geçerli Green Card sigortası yaptırmak zorundasınız. Eskiden triptik ve uluslararası geçerli ehliyet şartı artık yok. Sadece sigorta yaptırmanız yeterli, mevcut kullanmış olduğunuz ehliyet ile aracınızı kullanabiliyor yada orada araç kiralayabiliyorsunuz. Biletlerinizi istereniz tam olarak Ayvalık Deniz Gümrüğü karşındaki Jale Turdan da alabiliyorsunuz, hatta internet siteleri http://www.jaletur.com/ dan alırsanız daha uygun fiyata alabiliyorsunuz.
Midilliye geçişte tüm Yunan adaları ve Yunanistana girişte olduğu gibi pasaportunuzda KKTC vizesi varsa kesinlikle almıyorlar. Yeşil pasaport sahiplerine vize şartı yok, sadece 15TL yurt dışı çıkış harcını herhangi bir bankaya yatırmanız yeterli, eğer yatırmazsanız Ayvalık Gümrükte yine 15TL ye pul alıp pasaportunuza yapıştırarak halledebilirsiniz.
Feribot 09:00 da hareket edeceği için gümrük bankoları saat 08:00 den sonra açılıyor. Eğer erken giderseniz Gümrük girişi önündeki kafede bekleyebilir adı Ayvalık tostu olan ama Ayvalık tostu ile uzaktan yakından alakası olmayan tost ile kahvaltı yapabilirsiniz.
Gümrükte fazla oyalanmıyorsunuz, evraklarınız tamamsa pasaportunuz hemen kaşelenip iskeleye çıkabiliyorsunuz. Yazının başından beri feribot diyorum ama feribot değil aslında, bizim Üsküdar – Eminönü arası çalışan TURYOL’a ait motorların aynısı.
Feribot 09:00 da kalkması gerekirken nedense 09:40 ta hareket etti, bunun nedeni ise sanırım benden kaynaklanıyor olabilir, zira feribota binmeden önce Turyol ofisinden check-in yaptırmam gerekiyormuş, halbuki feribota binerken, bindikten sonra ve inerken kimse bize bilet sormadı, hatta eşime de dedim bilet almasak da olurmuş. Biletimizi 06.07.2013 sabah çıkış 07.07.2013 akşam dönüş olarak kestirmiştim, belki bir akşam orada konaklarız diye ama aynı gün dönme ihtiyacı hissettik, biletteki dönüş tarihi sorun olmuyor, rica edip düzelttirebiliyorsunuz.
Feribot ile yolculuk tam olarak bir buçuk saat sürüyor. Evet tam olarak diyorum çünkü dönüşte de tam olarak bir buçuk saatte döndük, tabi biz giderken hava harikaydı mendirekten sonra deniz 6-7 şiddetinde olduğunu söyledi kaptan.
Güzel ve sıkıcı olmayan bir buçuk saat sonunda Midilliye varış ve tabiki tekrar gümrük işlemleri. Yunan gümrüğünde iki bölüm var, AB vatandaşı olanlar ve olmayanlar. Sıra uzun olduğu için AB vatandaşı olan bankodan önce 4-5 AB vatandaşı geçti ve sonra bizi davet ettiler. Sıranın sonlarındayken birden bire en önce geçebildik, bu da bize zaman kazandırdı.
Adaya ayak bastığımızda tura mı katılalım yoksa araç mı kiralayalım dedik ve araç kiralamaya karar verdik. O sorıda telefonum çaldı, arayan Lutars Travelden Naz hanımdı. Bize neden gitmediğimizi sordu, adada olduğumuzu söyleyince çok şaşırdı, zira daha öncede yazdığım gibi check-in yaptırmamıştık, nasıl feribota bindiğimizi vs gibi sorular sordu, o da çok şaşırdı.
Telefon demişken Midilli iskele (scala) Mytilene’de AVEA gayet güzel çekiyor ama çekmediği zaman Yunan operatörleri devreye giriyor, çağrı alma dakikası 2TL çağrı yapma dakikası 6TL oluyor, burada çok dikkatli olmak gerekiyor, hele ki internetin 1MB si 11TL. Eğer çağrı alıp – yapma düşünüyorsanız AVEA da yurt dışı paketler var 30dk 19TL.
Etrafta bir çok araç kiralama firması var, hepsi de işini düzgün bir şekilde yapıyor, bizim buradaki sokak aralarındaki araç kiralama firmaları gibi değil asla. Önce HERTZ e gittim yakın olduğu için B Grup benzinli araç için 55€ dizel için 65€ istedi fazla geldiği için kiralamadım. TURYOL ofisine Ayvalıkta yaptırmadığım check-in i yaptırmak için gittiğimde araç nereden kiralayabilirim diye sorduğumda komşu esnafa yönlendirdi. İGFA Car Rental www.igfa.gr Yine B Grup araç için 40€ istedi ve ellerinde Suziki Splash olduğunu söyledi. Daha 25.000Km de gıcır gıcır klimalı bir araç verdi. İsterseniz çocuk koltuğu ve navigasyon cihazını da ücret karşılığı kiralayabiliyorsunuz. Bu arada esnafın büyük bir çoğunluğu İngilizce biliyor, annem Yunanistan İskeçe (Xhanti) doğumlu olduğu için Rumcaya karşı ilgim var uzun zamandır 3-5 kelime Rumca bildiğim için önce muhabbete Rumca başlayıp daha sonra İngilizceye geçiyor Rum kardeşlerimizin gönlünde tahat kuruyordum.
Neyse aracı yarım depo benzinle teslim etti, eğer depo biterse 20€ benzin koy yada yarım depoya tamamla dedi. Sigorta olayı şu şekilde işliyor. Eğer kaza sizin hatanız ise 600€ ya kadar siz ödüyorsunuz üstünü sigorta tamamlıyor, örneğin 400€ luk bir hasarda 400€ ödüyorsunuz yada 3.000€ luk bir hasar var 600€ ödüyorsunuz. Eğer kazada sizin suçunuz yoksa sorun da yok, sadece firmaya telefonla bilgi veriyorsunuz ve size yeni bir araç tahsis ediyorlar. 17 senelik şöförlük tecrübemin son 3 yılı otomatik vites araçta geçtiği için düz vites araca alışmam bir hayli zor oldu, ilk 15dk bu araç neden hızlanmıyor diyip vites değiştirmeyi unuttuğum oldu ama sonra yılların verdiği refleks olsa gerek düz vitese adapte olabildim.
Adada gezmeye başlamadan önce İGFA dan bana nereleri gezmem gerektiğini yazıp vermesini istedim, kendilerinin hazırladıkları bir harita verdi ve çok güzel bir rota işaretledi.
Kuzeye doğru gitmemiz gerekirken birden kendimi çok farklı bir yerde buldum, bunun nedeni ise trafik levhalarının bizim standarlarımızda olmayışı, haritada yerlerin büyük harfle yazılı ama tabelalar büyük harf başlayıp küçük harf devam etmesi en büyük sorundu zira Yunanca alfabesinde büyük harf küçük harf birbirinden çok farklı.
Çok fazla yol gitmeden bir benzin istasyonuna girdim, görevli arkadaşa süper Rum aksanlı İngilizcesiyle (telaffuzları çok güzel) yolu tarif etti ve rotayı doğrulttuk. Ada dağlık bir yapıya sahip olduğu için yollar bildiğiniz yılan gibi kıvrım kıvrım ve yeri geriyor karşıdan gelen aracın geçebilmesi için yol vermek zorunda kalıyorsunuz. 4.vitese neredeyse hiç çıkmadım diyebilirim, 1 – 2 – 3 ardından 180 derecelik yokuş yukarı bir viraj ve 1. vites.
Rotamız kıyı şeridi ağırlıklı olduğu için bol bol iskeleler mevcut ilk durağımız Loutropoli Thermis amatör balıkçılar derneğinin olduğu iskele. Burada pek fazla kalmadık, bir kaç fotoğraf ve esas durağımız olan Skela Sykamias. Skela Rumcada iskele demek.
Yine en büyük sorun olan tabela okuma zorluğu ile yola devam ettik, eşim harita okuma konusunda oldukça iyi olduğu için pek fazla zorlanmadan yolumuzu bulabiliyorduk.
İkinci durağımız Mandamodos köyü. Oğlum arabada uyuya kaldığı için köyü tek başıma gezdim ve fotoğrafladım, aslında çok güzel et yemekleri yiyebileceğiniz bir ailenin işletmiş olduğu lokanta vardı ama amacım deniz ürünü yemek olduğu için ve zaten oğlum uyuduğu için yemek işini es geçtik. Burada et siparişi verdiğiniz zaman lokantadaki garson bi koşu kasaba gidip eti alıp geliyor ve öyle pişiriyorlar.
Sondan bir önceki durağımız Saint Taxiarchis klisesi. Harika bir avlu ve klise sizi karşılıyor. Cumartesi günü olmasına rağmen pek fazla ziyaretçisi yoktu dolaysıyla içini ve etrafını rahatlıkla dolaşabildik. Bahçesinde ağaçlıkların serin gölgesinde harika bir kafesi var, dönüşte burada tekrar durup bir şeyler içmeye karar verdik.
Ve sonunda hedefimiz olan Skela Sykamias a vardık. Otopark yeri ücretsiz, aslında adada nerede araba park ettiysek hiç otopark ücreti ödemedik. Park yerinin hemen ilerisinde çok güzel bir pansiyon var. Niki. İşletmecisi de Niki Hanım İngilizce bilmiyor fakat çok rahat bir şekilde anlaşabiliyorsunuz. İki yataklı bir oda için 35€ istedi, kartını alıp çıktım.
Fotoğraf http://www.sandaletliseyyah.com dan alınmıştır.
Yemek yemek için iskeleye indik ve oğlum direkt olarak bi kafeden içeri girdi ve papağanın oturduğu dalın tam karşısındaki masaya geçti. Fakat orası bir snack bardı dolaysıyla sandviç tarzı ve içecek olduğundan sipariş vermeden kalktık ve esas yemek yiyeceğimiz yere geçtik. Mouria Tou Mirivili. Garsonu iyi derecede yemekleri Türkçe olarak sunabiliyor ve çok nazik, onu mu yesek bunu mu yesek karmaşasında bile sabırla bize yardımcı oldu.
Oğlum favori balığı çuprayı dolaptan seçti. Burada balık pişirilmeden önce tartılıyor ve o şekilde fiyatlandırılıyor. Oğlumun çuprası yarım kilo geldi 15€. Eşim ot yemeyi sevdiğinden deve otu sipariş etti. Bu deve otu denilen şey suda ıspanak gibi haşlanıp o şekilde tabağa konulup servis ediliyor, tuz, zeytinyağı ve biberler ile lezzetlendirilmeden yenilmiyor. Ben de kalamar sipariş ettim. Fakat burada kalamarlar farklı. Türkiyede kalamar diyince halka halka kızartılmış gelirken burada koca bir ahtapotu olduğu gibi kızartıyorlar. Muhteşem ötesi görüntü ve tat. Ekmek ise özel olarak pişirilmiş dış kabuğu sert ama içi harika olan bir ekmek geldi. Bira yada uzo içecektim ama araba kullanacağım için suyu tercih ettim.Siparişler oldukça çabuk geldi diyebilirim. Meze sipariş edecektim fakat orada mezeler sipariş üzerine hazırlanıyor, bizdeki gibi meze tepsisinden şu şu şu diye seçemiyorsunuz, dolaysıyla görmeden almak istemedik. Yemeğe misafirlerimiz de vardı. Meşhur Yunan kedileri oğlumun balığı geldikten sonra sıraya dizildiler, artanlarla da onları besledik. Hesap 34.70€ geldi.
İskelede bir kaç tur attıktan sonra arabayı park ettiğimiz yere doğru giderken oğlum dondurma istedi, külahta Algida Magnumu burada gördüm ilk defa 2.20€ kocaman bir kornet ve evet çok lezzetliydi.
Saat çoktan 16.30 olmuştu ve feribot 19.00 da kalkacaktı, farklı bir rota izleyerek Mytiline ye dönelim desek de yolları bilmediğimizden geldiğimiz yerden dönmeye karar verdik ve kahvelerimizi içmek için Saint Taxiarchis klisesinin bahçesine doğru yola çıktık. Yazdığım gibi harika bir kafesi var, ağaç gölgeleri altında. Self servis. Ben biraz da ayılmak için espresso, eşim her zamanki gibi çay aldı, bu arada adada demleme çay yok. Sallama çay. Büyüklerimiz her ne kadar her şeyi salla çayı demle dese de, keçinin olmadığı yerde koyuna Abdurrahman Çelebi dedikleri için çayı salladık. Sipariş verirken oğlum bizim burada lokma dediğimiz tatlılardan gördü ve bir porsiyon da ondan aldık, üzeri fındık ve tarçınlı servis ediliyor, istek doğrultusunda dondurma da konuyor. Tadı bizimkiler ile aynı tek farkı bizim lokmalarımız çıtır çıtırken bunlar jelibon gibi yumuşacaktı ama lezzetliydi. 2 şişede üşümüş yarım litrelik su aldık toplamda 7€ ödedik ve ağaçların altında bir masaya geçtik.
Buradaki yeme içme faslından sonra yola koyulduk ve Mytiline’ye yaklaşık bir saatte vardık. Yolda benzin almayı unuttuğum için eşimi ve oğlumu güzel bir cafede bıraktım ve geri döndüm ama ne çare, giderken adım başı gördüğüm benzincilerden eser yok. Fazla da vaktim kalmadığı için geri dönmeye karar verdim ama kendimi alakasız bir yerde buldum. Evet kaybolmuştum. Işıklarda beklerken yanımda duran bir motosikletliye merkeze nasıl gideceğimi sordum. Halkının yardım severliği bir kez daha ortaya çıktı, başka yere gidiyor olmasına rağmen yolunu değiştirip beni merkeze kadar getirdi, yolda benzin de aldım.
Arabayı teslim ettim, eşim ve oğlumla birlikte gümrüğe doğru yürümeye başladık ki aklıma hatıra olarak kalması için gazete ve mizah dergisi alma fikri geldi. Tekrar ana oğulu başbaşa bırakıp geri döndüm ama bir tane bile gazete satan yer bulamadım. Halbuki bizim buralarda seyehat başlangıç noktalarında her yer gazete satan yerlerle doludur.
Gümrükten geçtik ve free shopa uğradım, kayın peder ve bacanak için 20cc lik uzo aldım, 3.5€ bir kaç karton da sigara almayı ihmal etmedim.
Sonunda bizi Ayvalıka geri götürecek olan feribota bindik, bu sefer Turyol firmasının görevlisi check-in i yapmak için bizzat beni feribotun önünde karşıladı. Biraz muhabbet ettik, gülüştük derken tam saat 19.00 da feribotumuz hareket etti.
Vakit darlığından pek fazla gezemesek de eşim ve ben Midilliyi çok beğendik, bir sonraki tatil planlarımız arasına ekledik.