Bozburun Gezi Rehberi – Sertaç Mavişerit
5-14 Temmuz 2013 tarihleri arasında yıllık iznimin bir kısmını kullanmak üzere tatile çıktım. Tatilimin rotası İstanbul, Ayvalık, Didim, Bozburun, Ayvalık ve İstanbul şeklindeydi.
Bu yazımda size tatilimin 5 gününü geçirdiğim Bozburun ve civarından bahsedeceğim.
Bozburun’a ilk olarak 2012 yılında yine Temmuz ayında gitmiştim ve zaman sıkıntısı nedeniyle 2 gün kalmış ve tekrar geleceğime dair söz vererek ayrılmıştım. Bu sene sözümü tuttum ve 8-13 Temmuz 2013 tarihleri arasındaki 5 günümü Bozburun ve civarına ayırdım.
Coğrafi bilgiler;
Bozburun’u coğrafi olarak tanımlamak gerekirse, Muğla ili Marmaris sınırları içerisinde Türkiye’nin güneybatısında kalan bir yarımadaya adını veren 2038 nüfuslu bir beldedir. Bozburun adını coğrafi görünümünden almıştır. Dağları boz renktedir ve doğal bir görünüme sahiptir.
Bozburun bağlı olduğu Marmaris ilçesine 49 km, Dalaman Havaalanına 143Km, Hisarönü’ne 29Km, Orhaniye’ye 25Km, Bayır’a 17Km, Taşlıca’ya 12Km, Söğüt’e 9Km ve Selimiye’ye 8Km mesafededir.
Bozburun’un tarihi ve civardaki tarihi alanlar
Bozburun, antik çağda Karia olarak bilinen bölgede bulunmakta olup, Bozburun’un bilinen en eski adı Tinos yada Timnos’tur. Bozburun Yarımadasında bilinen 10 tarihi kent bulunmaktadır. Bu kentler; Bybassos, Hygassos, Kastabos, Syrna, Thyssanos, Phoinix, Tymnos, Amos, Kasara ve Loryma kentleridir.
Bozburun’a ulaşım;
Arabası olanlar Marmaris’e geldikten sonra Bozburun tabelalarını izleyerek rahatlıkla Bozburun’a ulaşabilir. Otobüs ile gelenler ise Marmaris Otogarında Bozburun minibüslerini kullanarak 1-1.5 saatlik bir yolculuğun ardından Bozburun’a ulaşabilir. Ancak bu minibüsler yaz sezonunda bile 2-2.5saat aralıklarla hareket etmektedir.
Bu kadar ansiklopedik bilgi yeterli ise şimdi benim gezi notlarıma dönebiliriz. Ben arkadaşım Burak ile Ayvalık’tan yola çıktık ve İzmir’in Selçuk ilçesinde kahvaltı molası verdikten sonra buradan bir gece konaklayacağımız Didim’e geldik.
Didim’de bir gece kalıp buraya geldiğimize pişman olduktan sonra sabah saatlerinde Bozburun’a doğru yola çıktık. Gökova’yı yukarıdan seyrederek Akyaka’ya doğru yol alırken Sakar Geçidinde kısa bir mola verip biraz fotoğraf çektik ve Akyaka’da ayaklarımızı Azmak Çayına sokup Bozburun’a doğru yolumuza devam ettik.
Sakar Geçidi (3 kareden panorama)
Marmaris ve Bozburun arasındaki yol sunduğu manzaralar ile oldukça keyifli, her virajdan sonra karşımıza çıkan manzaralar bizi iyice mutlu ediyor. Size tavsiyem bu yolda radyoyu kapatın, klimayı kapatın ve arabanızın camlarını iyice açın. Denizin sesi ve çam ağaçlarının ve arada burnunuza gelen kekik kokusu size kendinizi daha iyi hissettirecektir.
Bu muhteşem yolun sonunda Bozburun’a ulaştık ve Bozburun’un içinden sola doğru devam eden deniz kıyısından ilerlemekte olan dar yoldan 200 metre devam ettikten sonra kalacağımız yer olan Dinç Pansiyon ve Otel’e ulaştık. Daha önceki sene geldiğimizde de burada konaklamış ve oldukça memnun kalmıştık.
Otel, Ramazan ayı nedeniyle boş olduğundan otel sahipleri bize 3 kişilik odayı ayırmışlar. Bizde odamıza çıkıp yerleşirken manzaradan gözümüzü alamadık.
Oda manzaramız (4 kareden panorama)
Bozburun merkezde denize merdivenden inerek girmek durumundasınız çünkü otellerin bulunduğu bölgede bir kumsal bulunmuyor. Benim için kumsal önemli değil ancak mutlaka kumsaldan denize girmek isteyenler olursa bizim otelimize yaklaşık 350 metre, Bozburun merkezine ise 150 metre mesafede küçük bir kumsal bulunuyor.
Kumsal (5 kareden panorama)
Bozburun’un merkezi bizim otelimize doğru ilerleyen cadde, marinaya doğru çıkan 5-6 sokak, marinadan kumsala doğru ilerleyen bir kaç sokak ile marinadan pazar yerinin kurulduğu arka kısımlara doğru uzanan bir kaç sokaktan ibaret.
Merkezden otellere doğru giden yol
Merkezde bir cami ve Söğüt Köyüne giden yolun üzerinde bir cami olmak üzere 2 adet camisi, merkezden kaldığımız otele ilerleyen yol üzerinde küçük ama sevimli bir ilköğretim okulu mevcut. Ayrıca, belediye binası marinanın orada bulunmaktadır.
Önemli bir bilgi vermek gerekirse, Bozburun’da hiç banka şubesi bulunmuyor. Belediye binasının çevresinde sadece Akbank ve Garanti bankasının ATM’leri mevcut. Bu nedenle Bozburun’a gitmeden Marmaris’te banka işlerini halletmekte fayda var.
Bozburun’da yemek fiyatları biraz yüksek. Bunun sebebi sadece 3-4 restoranın bulunması ve bunların da marinaya yatları ile gelen yabancı turistlere hizmet etmesi diye düşünüyorum. Ancak marinanın yakınında bulunan içinde Atatürk heykelini barındıran küçük meydanın kenarında yer alan Lokum Mantı Evi genel olarak makul fiyatlı ve lezzetli bir alternatif olacaktır.
Bizim kaldığımız otelde isteyenlere uygun ücret karşılığında akşam yemeği verilmekteydi. Fiyatlardan kısaca bahsetmem gerekirse; ana yemek (köfte, balık, tavuk veya et mangal) 17 TL, 2 kişilik salata 5 TL, deniz börülcesi 5 TL, közlenmiş patlıcan salatası 5 TL, beyaz peynir 5 TL, kavun 5 TL, 70’lik Tekirdağ Yaş Üzüm Rakısı 70 TL. Fiyatlar böylesine makul olunca biz genellikle otelde yedik.
Ayrıca Bozburun’da kasaplarda et oldukça ucuz. Otelimizde mangal kiralama imkanımız olunca bizde bunu değerlendirdik ve kasaptan kuzu pirzola ve kasap sucuğu alarak bunları mangalda pişirip yedik. Kasapta 1 kilo kuzu pirzola 25 TL, 1 kilo kasap sucuğu ise 20 TL’den satılmakta.
Bozburun civarında gezilip görülmesi gereken çok fazla şey var. Gerek yukarıda isimlerini yazdığım 10 tarihi kent ile Selimiye, Orhaniye, Hisarönü gibi deniz kıyısında yer alan çok güzel beldeler, gerekse de Söğüt, Taşlıca, Turgut, Bayır ve Osmaniye gibi içeride kalan köyler gezmeye ve görülmeye değer yerlerden.
Bu saydıklarımdan Selimiye, Orhaniye ve Hisarönü’nü, Marmaris’ten Bozburun’a gelirken görüyorsunuz. Her biri birbirine benzer sakin tatil beldeleridir. Bunlar arasında Orhaniye en farklı olanıdır. Çünkü Orhaniye’deki koyda Kız Kumu denilen bir oluşum bulunmaktadır. Koyun ortasına bir yol gibi uzanan Kız Kumu üzerinde yürüyebilir ve koyun ortasında bile dizlerinize gelen denizde eğlenebilirsiniz.
Ben civardaki köylerden Söğüt ve Taşlıca köylerini gezdim. Söğüt köyüne varınca kendinizi bambaşka bir ortamda buluyorsunuz çünkü Söğüt köyü, Bozburun’un aksine yeşili bol bir yer. Köy yerleşim olarakta Karadeniz köyleri gibi dağınık yerleşim sergilemekte.
Söğüt köyünden devam ederek, Söğüt köyünün deniz kıyısında yer alan mahallesi olan Saranda Mahallesine varıyoruz. Saranda’ya inen yol manzara olarak gerçekten harika. Çeşitli girinti ve çıkıntılar ile birlikte küçük adalar ve ileride Yunanistan’a bağlı olan Simi adasını görebiliyorsunuz.
Yukarıdan Saranda mahallesi (16 kareden panorama)
Saranda mahallesinde deniz kıyısına inince araçtan inmek zorundasınız çünkü yol deniz kıyısına inip burada bitiyor. Yol olmadığı için Saranda mahallesinin bulunduğu koyu sağa veya sola doğru deniz kıyısından yürüyerek gezmek durumundasınız. Yol olmaması açıkçası benim daha çok hoşuma gidiyor, küçük taşlı, çakıllı deniz kıyısından arada deniz suyu ile ıslanarak yürüyoruz. Burası oldukça bakir bir yer. Deniz kıyısında bir sıra ev, onların arkalarında ara ara bazı evler dışında bir şey yok.
Saranda mahallesi deniz kıyısı (18 kareden panorama)
Saranda mahallesi deniz kıyısı (9 kareden panorama)
Burada henüz bir iki tane pansiyon mevcut. Bunlardan birisi Yakamoz Pansiyon ve Restaurant’tı. Merak edip konaklama fiyatını sordum ve kişibaşı kahvaltı dahil 75 TL olduğunu öğrendim. Odaları gayet temiz, tv ve buzdolabı olan odalardı. Bir daha ki tatilim için bir kenara not aldım.
Yürümeye devam ettikçe keşke bu ev benim olsa, yok şu ev benim olsun şeklinde söylemlerim artarak devam etti çok güzel bahçeleri olan evler ile birlikte sadece tek odalık ahşaptan küçük evler de mevcuttu ve her biri ayrı güzeldi.
Saranda mahallesi deniz kıyısı
Saranda mahallesinden, Taşlıca köyüne gitmek üzere ayrıldık. Saranda’dan Taşlıca’ya giden yol da manzara açısından oldukça cömert. İnsan nereye bakacağını şaşırıyor resmen.
Taşlıca’ya girerken buraya neden Taşlıca denildiğini daha iyi anlıyorsunuz. Köyün girişinde sağ tarafta bir kale kalıntısı dikkatimizi çekti. Köyün içine girip dolaşmak istedik ancak bazı yolları oldukça dar. Köy kahvesine çay içmek için gittik ancak Ramazan ayı nedeni ile köy kahvesi kapatmış, önünde köyün yaşlıları oruçlu oldukları halde oturup muhabbet ediyorlardı. biz oraya varınca herkes sus pus oldu. Bir kaç soru sorduk ama genelde konuşmaya niyetli değildiler, konuştukları zaman da şive nedeni ile fazla bir şey anlayamadık. Taşlıca köyü yakınında bulunan Phoinix antik kentine gidip gezmek istiyorduk ancak köyün yaşlılarına sorduğumuzda tarihi kent yok burda lafını duyduk.
Bizde daha fazla üstelemeden arabaya bindik ve bir sonraki durağımız olan Serçe Limanı’na gitmek üzere yola koyulduk.
Serçe limanına giderken çok sayıda sürprizle karşılaştık. Bol miktarda inek, bir miktar keçi ve en önemlisi yabani at sürüsü ile karşılaştık.
Yabani atlar
Serçe limanına giden yolda ıssız bir sürü koyu yukarıdan görerek ilerledik ve sonunda Serçe limanına vardık. Serçe limanı en sert havalarda bile oldukça korunaklı olan girişi dar, ince uzun bir koy. Biz vardığımızda bir kaç yerel balıkçı kayığı ve bir yelkenli tekne mevcuttu.
Issız koy 1
Serçe Limanı
Burada denize girip biraz yüzdükten sonra dönüş yoluna geçtik. Karnımız acıktığı için Söğüt köyünde, bir köylünün evinin bahçesindeki asmaların altına attığı 4 masadan oluşan ve adının Asmalı Konak olduğunu öğrendiğimiz yere girdik. Menüde bulunan saç kavurma, gözleme ve kabak çiçeği dolmasının hepsinden birer porsiyon istedik. Ancak yaptığımız hatayı siparişlerimiz gelince anladık çünkü buradaki porsiyonlar oldukça bol. Yaklaşık 50 cm çapındaki saç tava, oldukça büyük otlu kaşarlı gözleme ve bir porsiyonunda 30 adet bulunan kabak çiçeği dolması oldukça lezzetliydi. Ayrıca ev yapımı ayranlarımız da ayrı bir güzellikti. Yemekten sonra mekan sahibi ile konuşurken saç tavadaki et dışında yer alan her şeyi kendilerinin bahçelerinde yetiştirdiklerini öğrendik. Saç tava, gözleme, kabak çiçeği dolması, büyük bir salata, 3 bardak ayran için ise sadece 55 TL ödeyerek midelerimiz şiş bir şekilde otelimize döndük.
Bozburun’da biraz tembellikten, biraz da zaman sıkıntısı nedeniyle yapamadığımız çok şey oldu. Bozburun civarındaki yerleri gezmek, bütün güzellikleri görmek için ciddi bir zaman ayırmak gerek çünkü görülmeye değer çok fazla yer mevcut.
Çeşitli kaynaklardan ve duyduklarımdan yararlanarak yukarıdakiler dışında kalan ve gerçekleştiremediğim aktiviteler içinden kısa bir liste yapmak gerekirse;
-Bozburun’daki plajın oradan ilerleyen Roma Yolunu görmek,
-Ada boğazına gitmek,
-Adatepe’de gezmek,
-Gerence koyuna gitmek,
-Apostol burnuna gitmek,
-Kamelya adasına gitmek,
-Bayır köyüne gitmek,
-Çiftlik koyuna gitmek,
-Turgut köyündeki şelalelerine gitmek,
Kısmetse önümüzdeki senelerde bu eksikliklerimi de tamamlamak niyetindeyim. Siz de benim gibi gürültülü ve kalabalık tatil yerleri yerine kafayı dinlemek, doğayla ve kendisiyle başbaşa kalmayı sevenlerdenseniz Bozburun ve civarı tam size göre bir yer.
Bozburunda 4-5 kafe bar ve 4-5 restoran bulunmakta. Kafelerden en çok rağbet görenleri Ad Astra ve Gül Teras kafe isimli mekanlar. Restoranlar da ise marinanın orada yer alan 3 restoran. Ancak restoranlar arasında en meşhuru Orfoz isimli mekan olup, Bozburun’un Adatepe diye bilinen kısmında yer almaktadır. Orfoz’a kara ulaşımı yoktur ve rezervasyon yaptırmak şarttır. Orfoz, kendisine ait tekne ile müşterilerini Bozburun’daki istedikleri bir noktadan gelip alıyor.
Bozburun’u ziyaret eden ünlü isimler arasında Bill Gates, Roman Abramoviç, Koç Ailesi gibi isimler bulunmakta. Ayrıca Altan Erkekli her yaz burada apart kiralayıp tatil yapmakta. Bülent Ortaçgil’in ise burada bir evi bulunmaktadır.
Çektiğim diğer fotoğraflar;
Bozburun Koyu
Kaldığım otelin önünden Bozburun koyu’nun çıkışına ve yeşil ada’ya bakış.
Kaldığımız otelin sahibi belirli dönemlerde 1 hafta veya 10 günlüğüne koyunlarını otelin karşısındaki yeşil ada’ya bırakıyormuş. Ben koyunları adadan dönerken yakaladım,
Son olarak kapanışı Bülent ORTAÇGİL yapsın.
-Bozburun-
Boz taşlar önümüzde
Cebimizde yalnızlık var
Şu dümdüz büyüyen gecede
Tek dostumuz yakamozlar
Kimsesiz koylar ortasında
Her biri başka siyah bu dağların
Güneşi yolladık bütün renklerle
Oyuncağıyız artık alışkanlıkların
En küçük bir ses bile sanki gök gürültüsü
İçim kıpır kıpır deniz kıpırtısız
Kokuların şarkısı başlar
Ne çocuk sesi ne kent uğultusu gelir
Mişli geçmişte sorunlar saklanır
Aya dokunmanın tam zamanıdır
İçim kıpır kıpır deniz kıpırtısız
Gece giderek yayılmaktadır
Yıldızlar herkese göz kırpmaktadır
Güzellikler paylaşılmak ister
Sevdiğim uzakta belki uyumaktadır
En küçük bir ses bile sanki gök gürültüsü
İçim kıpır kıpır deniz kıpırtısız